1 Ekim 2010 Cuma

Küresel Ekonomi=Bağımsızlığın Sonu

Küresel Ekonomi=Bağımsızlığın Sonu
“Özgür Dünya”nın büyük mücadelesi sonucunda Doğu Bloku çöktü.
Ardından tüm dünya; demokrasi, hukuk, ekonomi başta olmak üzere her alanda küreselleşme fırtınasına tutuldu.
Bir süre; başlarındaki karizmatik liderlerin inandıkları ideolojilerin gereği ve mutlak hâkimiyetinde inatla bu fırtınaya direnmeye çalışan Fidel Castro’nun Küba’sı ve Muammer Kaddafi’nin Libya’sı da sonunda sisteme entegre olma yolunda ilerliyorlar. Ülkelerine daha çok yabancı yatırımcı gelsin de piyasa ekonomisine geçiş kolaylaşsın diye uğraşıyorlar.
Venezüella’nın asi başkanı Hugo Chavez ile Bolivya’nın sosyalist lideri Evo Morales’i bu gruba hiç katmayalım.
Onlar küreselleşmeye, özelleştirmeye, liberalleşmeye karşı çıkan halkların desteğiyle paradoksal anlamda küreselleşmenin bir sonucu olarak ülkelerinin yöneticisi oldular.
Küreselleşme tüm dünyada en çok ekonomide ağırlığını hissettirmekte.
İzlanda’nın bir dağında patlayan volkanın küllerinin tüm dünya hava taşımacılığını zora soktuğu gibi küçücük Yunanistan’ın mali krizi tüm ekonomileri alt üst ediyor.
En güçlü ekonomiler dahi en küçük bir ekonomik olay karşısında kırılganlaşıyor.
Global dünyanın en mucizevi aracı olan bilgisayar tuşlarına yanlışlıkla dokunan bir parmak bir günde dünya ekonomisinde milyarlarca dolarlık farklılaşma yaratabiliyor.
Tüm ekonomiler birbirine bağlanmış.
Büyük ekonomi küçük ekonomi fark etmiyor.
Dünyanın en güçlüsü ABD krize girince doların değeri düşüyor.
Doların değeri düşünce Çin’in ihracatı azalıyor.
İlginç olan doların değerinin düşmesi ABD’nin en büyük düşmanı İran’ı da sıkıntıya sokuyor.
Tersine ABD savaş çıkarınca petrol fiyatları yükseliyor; bu durum en çok İran ve Rusya’ya yarıyor.
Yani İran ve Rus ekonomileri de küreselleşmenin kapsama alanında.
Bu pencereden bakınca; tam bağımsız hiç bir devlet kalmamış yer yüzünde.
Belki biraz Moğolistan ve kıyıda köşede kalmış küçük birkaç ülke dışında.
Onların da bu evrende özgül ağırlıkları düşük.
Buna karşın dolaylı olarak o ülke halkları da etkileniyorlar yaşanılan ekonomik krizlerden.
Turistik geziler azalıyor bu coğrafyalara; maceracıların ceplerinde para eksilince.
Turist gelmeyince yalnızlaşıyor, mahzunlaşıyor, durağanlaşıyor Cengiz Han’ın torunları.
Bu krizlerin bir sonucu oluyor elbette küresel sermayenin el değiştirmesinde.
Ülke içinde iktidar değişimleri veya ekonomik krizlerde nasıl ki para, mal, mülk, zenginlik el değiştiriyorsa dünyadaki gelişmelere bağlı olarak ülkeler ve şirketler arası para, mal, üretim, ticaret alanlarında el değiştirmeler oluyor.
Yenidünya düzeninde tam bağımsızlığın yerini karşılıklı bağımlılıklar almış olsa da güçlü devletler; yani ordusu, ekonomisi güçlü olan ve ulusal birliğini; barış, demokrasi, hukuk ve huzur içinde muhafaza edebilen devletler kendi şirketlerini, bankalarını, üreticilerini, tüm sektörlerini koruyarak ayakta kalmaya, krizi fırsata çevirmeye yöneliyor ve başarılıda oluyorlar.
“Her kriz bir fırsattır” sözü doğrulanıyor böyle hallerde.
Büyük ve güçlü devletlerin arkasında durduğu şirketler, güçlenerek çıkıyorlar bu krizlerden.
Büyük şirketler çok uluslu ve tüm coğrafyalara dağılmış olsalar da arkalarında kazandıkları paraları transfer ve muhafaza ettikleri ulus devletler var elbette.
Dünya da en çok üretim ve satış yapan, en çok kazanan ve aslında dünya ekonomisini kontrol eden ilk bin şirketin patronlarının ve merkezlerinin hangi ülkeler olduğunu kolaylıkla bulabiliriz.
Büyük çoğunluk ABD-AB merkezli çok uluslu şirketler.
Son yıllarda Ülkelerinin ekonomik büyümesine paralel olarak; Çin, Hindistan, Rusya, Brezilya patentli işletmelerde dahil oluyor çok uluslu büyük şirketler arasına.
Dikkat ederseniz güçlenen büyüyen devletler ve buna paralel güçlenen, büyüyen çok uluslu şirketler arasında hiç Müslüman ülkelere ait devlet ve işletmeler yok.
Onlar ne yapıyor?
Türkiye, Malezya, Endonezya, Kazakistan ve Dubai çabalıyor bir an önce kalkınıp zenginler, güçlüler, büyükler arasına girme yolunda.
Diğerleri ise yer altından çıkan siyah altını satıp cepten yemeye, paralarını ABD, AB banka ve borsalarında Batı ekonomilerinin finansmanı için yatırmaya, ikinci sınıf toplumlar olarak yaşamaya devam ediyorlar.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder